Rusya-Ukrayna Savaşı Sona mı Yaklaşıyor?
15.09.2023

Rusya-Ukrayna Savaşı Sona mı Yaklaşıyor?



       Rusya-Ukrayna Savaşı, ilk aylarında tüm dünya gündeminin birinci sırasında iken, artık bazı kısa değerlendirmelerin dışında dünya medyasında sıklıkla  yer almamaktadır. Bu durum bir anlamda bize 1980-1988 yılları arasında İran ve Irak arasında yaşanan ve yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, iki milyon kişinin yaralanmasına, her iki ülkede de ağır yıkımlara yol açan çatışmaların giderek durağanlaşmasını hatırlatmaktadır. 


Elbette söz konusu durumun Rusya – Ukrayna Savaşı’yla birebir aynı olduğunu iddia etmeye olanak yoktur. Diğer yandan, gelinen noktada yaşanan durağanlık ve ülkelerin savaşı yürütebilecek imkanlarının giderek tükenmesi, uluslararası kamuoyunun bu ciddi krize artık yeterli ilgiyi göstermemesi, buna bağlı olarak savaşın mağduru konumundaki Ukrayna’ya yapılabilecek yardımların kesintiye uğraması dikkati çeken hususlardır. Bu çerçevede dünya kamuoyunda barış beklentisinin daha sıklıkla dile getirilmeye, çeşitli platformlarda analize konu savaşın Avrupa güvenliği ve küresel etkileri ile muhtemel sonuçlarının konuşulmaya başlandığına tanık olunmaktadır. NATO Genel Sekreteri’nin Kabine Direktörü  S.Jenssen’in, Norveç’in Arendal kentinde geçen ay düzenlenen bir panelde "Ukrayna'nın topraklarından vazgeçmesi ve karşılığında NATO üyeliği almasının bir çözüm olabileceğini düşündüğünden” bahsetmesi buna sadece son bir örnek olarak gösterilebilir. Janssen’ın, müzakerenin zamanının ve hangi şartlarda gerçekleşeceğinin Ukrayna’ya bağlı olduğunu belirttiği de Norveç’te yayımlanan bir gazetede yer almıştır. Aynı yetkilinin, açıkladığı görüşlerin bu Ukrayna'daki olası gelecek senaryolara ilişkin daha büyük bir tartışmanın parçası olduğunu ve ifadesinin hatalı olduğunu belirtmiş olması da dikkati çekmiştir. Benzer şekilde, AB Askeri Komite Başkanı Avusturyalı Orgeneral R.Brieger, ardından ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral M.Milley Ukrayna’da işlerin Batılı askeri planlamacıların umduğu gibi gitmediğini ifade etmişlerdir. Görüşlerin bu şekilde açıklanmış olmasının bir yetki aşımından, ya da yapılan bir şahsi hatadan mı,  yoksa belli fikirlerin test edilmek üzere bilinçli bir şekilde ortaya atılmasından mı kaynaklandığını an itibarıyla kestirmek güçtür.


Son zamanlarda gerçekleşen Rus taarruzlarının, Ukrayna’nın Karadeniz’e açılan nefes borusu olan Odesa şehri ve liman kolaylıkları ile Ukrayna’nın karşı taarruzları neticesinde yoğunlaştığı güneydoğuda problemli alanlarda yoğunlaştığı görülmektedir. Öte yandan Ukrayna’nın Moskova şehir merkezini, ulaştırma uçaklarının bulunduğu üssü ve Karadeniz donanmasına ait unsurlara karşı gerçekleştirdiği dron taarruzları medyada kendilerine geniş yer bulmaktadır. 



TARAFLAR NE İSTİYOR?


Gelinen aşamada, Rusya’nın savaşın başından bu yana attığı yanlış stratejik adımlar nedeniyle hedeflediği sonuca ulaşamaması , Rus toprağı olarak gördüğü Ukrayna’yı harabe haline getirmiş, milyonlarca insanın ölümüne ve bir çoğunun da ülkelerini terk ederek mülteci konumuna düşürülmüş bulunması Rusya’nın iddia ettiğinin aksine Ukrayna halkının ayrı bir millet ve benlik sahibi olduğunun farkına varmasına vesile oluşturmuştur. Kısacası Rusya, Ukrayna’yı ilelebet kaybetmiştir.


Savaşa ilişkin son gelişmelere baktığımızda, çatışmaların Ukrayna’nın güneydoğusundaki problemli Luhansk ve Donetsk bölgelerinde odaklandığı görülmektedir. Savaşın sonucunu belirleyecek düğümün ise yine burada olduğu öngörülebilir. Ukrayna başlangıçtan beri savunduğu tutumundan geri adım atmamakta, bu iki bölgeye ilave olarak Kırım’ı da işgalden kurtarana kadar mücadeleye devam etmekte kararlı görünmektedir. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ve tüm yetkililer konuya ilişkin açıklamalarında bu pozisyonu ısrarla savunmaktadırlar.

 

Rusya tarafı ise; Putin’in daha önce iddia ettiği şekilde “Ukrayna’nın Rus uzantısı olduğu” fikri saklı kalmak kaydıyla işgal ettiği ve gayrı meşru ve gayrı hukuki şekilde Kırım’ın ve iki bölgenin kendi topraklarına katılmasına dair fiili tablonun meşrulaşmasını sağlamak ve Azak denizini kendine ait bir iç deniz haline getirmek üzere, sahadaki mevcut durumu bu savaşın kazanımları olarak kâr hanesine  kaydetmeye çalışmaktadır.


Kısa vadede sahada büyük bir değişim beklentisi gerçekçi değildir. Çünkü, son dönemde yaşadığı Wagner başkaldırısı ve sonrasında grubun lideri Prigozhin ve önemli komutanlarının bazılarının şüpheli ölümleri Rusya’da bir zihin karışıklığını yansıtır niteliktedir. Putin hem siyasi hem de askeri cephede yaşanan sorunlarla boğuşmakta, özellikle Prigozhin’in isyan başlatması esnasında onunla işbirliği yapan siyasi ve askeri üst düzey komutan ve yetkililerle iç hesaplaşma yaşamaktadır. Bu konular bir süre de olsa savaş alanına yansımaları bulunacak önemli gelişmeler olarak göze çarpmaktadır. Putin’in, Uluslararası Ceza Mahkemesinin kendisi hakkında çıkardığı tutuklama müzekkeresini dikkate alarak,  bu sıralarda dünya çapında gerçekleşen, üyesi olduğu önemli toplantılara ancak telekonferans yoluyla katılması dikkat çekicidir. 



ASKERİ SİSTEMLERİN TEDARİĞİ NE DERECE ETKİLİ OLACAK?


Ukrayna ise tamamen çöken ekonomisi nedeniyle ABD ve Batı’dan gelecek silah ve finansal kaynak yardımlarını beklemeye devam etmektedir. Açık kaynaklarda yer alan bilgilere göre daha önce taahhüt edilen yardımlardan Ana Muharebe Tanklarının sevkiyatı tam olarak sonuçlanmamıştır. Dolayısıyla da analize konu sistemlerin etkisi, henüz harekat alanında hissedilmemiştir. Şu anda en önemli konulardan birisi olan ve Ukrayna için önemli bir harekat çarpanı (hatta oyun değiştirici) olabilecek F-16 uçaklarının sevkiyatına ve kullanımına ABD’nin onay verdiğine ilişkin açıklamalara rastlanmaktadır. Söz konusu uçakların belirtilen ülkeler tarafından tesliminin ne zaman yapılacağına ilişkin takvim henüz açıklamalarda net olarak yer almamasına rağmen, bunun çok kısa bir süre içinde gerçekleşmesi mümkün görülmemektedir. 


Elbette bu uçakların tam kapasiteyle kullanılması durumunda, Ukrayna Hava Kuvvetleri’ne büyük katkı sağlayacağını öngörmek mümkündür. Fakat, takvimin netleşmesi durumunda öncelikle pilot ve yer ekibinin eğitimleri önem kazanacaktır. Hızlandırılmış paket eğitimleri ile, başlangıçta diğer uçak tiplerinde uçan, uçuş saatleri fazla, tecrübeli pilotların eğitime başlatılmaları sürenin daha da kısalmasını sağlayacaktır. Dünyada hava kuvvetleri envanterinde F-16 bulunduran ülke sayısının çok olması sebebiyle,  Ukrayna  kolaylıkla kısa sürede çok sayıda pilotunu eğitebilme imkanına kavuşabilecektir. Bu çerçevede, uçakların ülkeye intikal zamanına paralel olarak kullanılacak mühimmatların da belirlenip tedarik edilmesi ayrı bir önem arz etmektedir. Bunlara ilave olarak, daha önce EDAM’da yayımlanan bir makalede belirttiğim üzere, savaş Rusya topraklarına taşınmadığı sürece Ukrayna, Rus taarruzlarını kabul etmek ve devamlı savunma tedbirleri almak durumunda kalacaktır. Savaşın Rusya içine taşınması için ise modern mühimmat kabiliyetli uzaktan angajman yapabilecek F-16 uçaklarının mutlaka süratle denkleme dahil olması gerekmektedir.


Ayrıca bu uçaklarla birlikte, uzun menzilli bölge hava savunma silah sistemleri ile uzun menzilli hassas güdümlü roket sistemlerinin tedarik edilmesi  de, savaşın dengelerini Ukrayna lehine etkileyecektir. 

 

ABD ve NATO  tarafından Ukrayna’ya sağlanan/sağlanacak kabiliyetler ile Ukrayna;


- Tüm ülkede hava üstünlüğünü sağlayamasa bile belirleyeceği bölgelerde hava sahasının kontrolünü sağlayarak, Rus uçaklarının kendi hava sahalarında kolayca hareket etmelerini önlemiş olacak,


- Yapılacak karşı taarruzlarda satıh birliklerinin desteğini sağlayarak ileri taarruzların başarılı olması için gereken desteği sağlayabilecek,


 - Rusya derinliklerine taarruzlarla kendisine yönelecek tehditleri yerinde etkisiz hale getirme imkanına kavuşabilecektir.


Ancak böyle radikal bir değişiklikle savaş alanında dengeler değiştirebilecektir. Aksi takdirde başlangıçta belirttiğim gibi, savaşın durağan hale gelmiş olması sebebiyle, iki tarafın birbirlerini yıpratmak amacıyla yapacakları küçük çaplı taarruzlarla savaş uzayıp gidecektir. Bugüne kadar yaşanan süreçte siyasi olarak tarafların ve destekleyenlerin tutumlarında büyük bir değişim gözlemlenmediği için çözüme ulaşılması da kısa vadede pek olası görünmemektedir. Bu tespitten hareketle, ilerleyen bir zamanda artık tarafların ekonomik olarak bu savaşı sürdüremeyeceklerine karar verip uluslararası baskının da tesiriyle savaşı sonlandırmak üzere masaya oturmaya ikna olabilecekleri yönündedir.


Öncelikle yapılacak ateşkes kararı ve arkasından kalıcı barış görüşmelerine oturulması bazı şartlar altında mümkün olabilecektir. Bir orta yol bulmak, her iki tarafın bugüne değin savundukları söylemlerinden bir ölçüde geri adım atmayı kabul etmeleri halinde mümkün olacaktır. 


Çözüm olarak;


-  Ukrayna’nın ihtilaflı üç bölgede (Kırım, Donetsk, Luhansk) yapacağı referandum sonucu anayasasına koyacağı bir düzenleme ile söz konusu bölgelerde yaşayan Rusça konuşan ve Rus pasaportu sahibi vatandaşlarının haklarının tanımlandığı özerk bir yapıya kavuşturulması, 


- Ukrayna’nın savaş öncesi Rusya’nın kullanımına verdiği bazı limanlar ve deniz üsleri ile ilgili kolaylıkları uzun süreliğine yeniden taahhüt etmesi, 


- Ukrayna’nın NATO’ya tam üye olması için geçecek süreçte ulusal güvenlik kaygılarının giderilmesi için belirli güvencelerin verilmesi,


- Ukrayna’nın tamamen tahribata uğrayan altyapısının yeniden inşa edilmesi ve ülkenin yeniden yapılandırılması için AB fonlarından yararlandırılması (Rusya’nın tazminat ödemesi imkanı da bu çerçevede gündeme gelebilecektir), Dünya Bankası ve IMF Fonlarının da bu amaçla hayata geçirilmeleri,


- Rusya’ya uygulanan ekonomik ambargonun gevşetilmesi veya koşullara göre kaldırılması.

 

    Rusya-Ukrayna Savaşı’nda taraflar özellikle Ukrayna ekonomik olarak büyük bir yıkıma uğramış ülke tamamıyla harabeye dönmüştür. Ülkenin yeniden imarının uzun yıllar süreceği aşikardır. Ancak en önemli mesele insan kayıpları ve ülkesini terk etmek durumunda kalan milyonlarca Ukraynalının mülteci konumuna düşmüş bulunmasıdır. Savaş sebebiyle, halihazırda Ukrayna’nın kendi kaynakları tamamen tükenmiş, ve  ülkenin savunması ABD ve Batı ülkelerinden gelecek yardımlara bağımlı hale gelmiştir .


Rusya ise, ekonomik olarak yıpranmasına rağmen savaş sanayisinin fazla hasar görmemesi ve savaşın genel olarak Ukrayna toprakları üzerinde cereyan ediyor olması sebebiyle Ukrayna’ya göre nispeten daha iyi durumdadır. ABD ve Batı’nın uyguladığı ambargo nedeniyle sıkıntı yaşamasına rağmen, alternatif çözümler üreterek savaş ekonomisini yönetmeye devam etmektedir. Diğer yandan, savaşın kritik bir safhasında Wagner lideri Prigozhin’in darbe teşebbüsü hem siyasi hem de askeri yönüyle Rusya üst düzey yönetimini olumsuz etkilediği ve bunun şokunun halen devam ettiği görülmektedir. Özellikle 23 Ağustos 2023 tarihinde Wagner lideri Prigozhin ve üst düzey komuta heyetinin şüpheli bir uçak kazasında hayatlarını kaybetmesi, Kremlin’deki iç hesaplaşmanın henüz bitmediğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.


    Yukarıda bahsedilen şartlar altında savaşın sona erdirilmesi ancak her iki tarafın masaya oturması ile mümkün olabilecektir. Buna karşılık, destekleyen ülkeler veya örgütler yönünden baktığımızda bu paydaşlar, bir yandan savaşın bitmesini arzuluyor izlenimi vermekte, diğer taraftan, sağladıkları  destekler kapsamında, başta F-16 uçakları ve diğer silah sistemlerine ilişkin görüşme ve anlaşmalar yapmaya devam etmektedirler.


Türkiye açısından bakıldığında da savaşın her iki ülkeyi de yıprattığına kuşku yoktur. Savaşın, özellikle komşu ülkeleri ve tüm dünyayı etkilediği de açıkça görülmektedir. Türkiye’nin desteklediği ve BM gözetiminde yapılan görüşmelerde anlaşmaya varılarak Temmuz 2022’de imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması sayesinde Ukrayna’dan başta Afrika olmak üzere tüm dünyaya hububat taşınmıştır. Fakat son yaşanan Rus taarruzları sonrası Rusya bu Anlaşmayı da askıya almış, ileri sürdüğü şartların yerine getirilmemesi halinde bunun uygulanmayacağını ilan etmiştir. İki savaşan ülke ile de diyalog kurabilen Türkiye, bu konuda öncü rolünü sürdürmeye ve Anlaşmaya tekrar dönmesi için Rusya nezdindeki çok yönlü çabalarına devam etmektedir. 


Yıllardır çevresinde pek çok savaş yaşanan Türkiye, başta terörizmden olmak üzere bölgesel ihtilaflardan kaynaklanan maddi manevi kayba uğramıştır. Her iki savaşan tarafın da yukarıda belirtilen asgari müşterekler temelinde bir araya gelerek savaşı sona erdirmeleri, ve bölgede istikrarın sağlanması Türkiye’nin tabiatıyla yararına olacaktır.


Ülkelerin arka planlarındaki önceliklerin ne olduğunu kestirmek kolay değildir. Ancak savaşın sona ermesinin, dolayısıyla barışın tesis edilmesinin, hem bölgesel hem de küresel olarak dünyanın, öncelikle güvenlik bağlamında, sonrasında da siyasi ve ekonomik düzlemlerde rahat bir nefes almasına yol açacağı şüphesizdir. Sonuç olarak, başta F-16 uçakları olmak üzere ABD ve Batı tarafından tedarik edilen veya edilmesi planlanan diğer savaş araçlarının Ukrayna’ya ulaşmadan kalıcı barışın sağlanması küresel paydaşların çoğunun temennisi olmalıdır.